günlük 


/ 2
  1. 21.51
    gerçeklik yoksa.. inandığımız ve tutunduğumuz her şey bir hayal ise...

    ömrünü adadığı kalbinden hiç kıçaramadığı bir aşkı vardı onun.

    tanıştıkları ilk gün sevgilerini bahşetmişlerdi tanrının huzurunda. aşk

    tarifsiz bir şeydi. tanrının kullarına gönderdiği en gizemli şeydi bana

    göre.
    bir şizofrenin hayatında beyninde yarattığı anılar ve insanlar vardır. bu

    gördüğü vizyonlar veya hislerin hepsi yanılsamadır. başkalarına göre

    gerçekliği yoktur onların yaşadığının. görünmeyen her şeyle konuşurlar

    veya beyinlerinde kendi dünyalarını yaratabilirler. ya gerçekten de

    yeryüzündeki tüm insanlar şizofrense bir gerçekliğin ortasında hayalleri

    yaşıyorlarsa. aslında kendilerinin inandığı ve tutunduğu onca gerçeklik

    sadece bir yanılsamaysa? bir sabah uykudan uyandıktan sonra gerçekte

    nefes alıp verdiği dünyanın, her sabah bir amaç uğruna işe gitmesinin,

    aşık olduğu insanın hiç varolmadığını anlarsa. tüm bunları yaşayan insan

    nasıl bir yıkım yaşar nasıl tepki verirdi bilinmez ama şizofren

    hastalarının çoğu bu şoku yaşarlar. "sen hastasın" bu iki kelime

    inandıkları dünyanın hiçbir zaman varolmadığını ima eder.

    tüm gün depresyondan yatağından çıkmamıştı adam. öğle vakti biraz

    çalışmış sonra korkularıyla yüzleşmemek için tekrar yatağa girmiş uzunca

    bir süre uyumuştu. rüya görmemişti bu sefer. her rüya onu daha çok

    korkutuyordu çünkü. kanepeden doğrulup saatine baktı yine akşam olmuştu.

    aklına gelen ilk şey sevdiği insandan alacağı bir mesaj veya bir sesti.

    bugün de yoktu... yokluğunun yedinci günüydü..her geçen gün kalbinden bir

    parça yok oluyordu sanki. onun sevgisini içinden hiç çıkaramıyordu. yazdığı onca hikaye söylediği onca cümle

    kulaklarında çınlıyordu. birden aklına garip varsayımlar gelmeye başladı.

    karanlıkta tavana bakıyordu. ya gerçek değilse? ya yaşadıklarım bir

    hayalse? beynini kemiriyordu ve bu düşünceler yüzünden iki gündür baş

    ağrısı çekiyordu ağrı kesiciler bile işe yaramıyordu artık. onu

    düşünüyordu her gün her saniye. düşündükçe hayatı daha da zor bir hal

    almaya başlamıştı. en son korktuğu şey de şizofren olmaktı. tüm bunları

    kendi kafasında kurguladığı aslında öyle birinin hiç varolmadığı gerçeği

    yiyip bitiriyordu onu. içtiği suya soluduğu havaya bile inanmamaya

    başladı artık. beyaz bir sayfa açtı ve yazmaya başladı yaşadıklarını.

    yaşadıkları daha da zorlaşacaktı bunun da farkındaydı. sessizleşti ve

    beklemeye başladı dua ederek. bir gün elbet sevdiği insan gelecekti.

    etrafındaki veya beynindeki imajlar ne derse desin o oralarda bir

    yerdeydi belki de çok yakın bir yerde kalbinin içinde yaşıyordu adamın.

    adam onu her seferinde uzaklarda arıyordu. zamanı geldi artık ses

    vermeliydi sevdiği insan. bir gün ses verecek bir gün varlığını tüm

    zerafetiyle gösterecekti...
    (masterdick ?, 31.01.2012 02:49)
  2. sana neler oluyo anlamadım kı arkadas
    (dropx ?, 31.01.2012 03:23)
  3. özet geç
    (oturbiseyleric ?, 31.01.2012 03:24)
  4. 05.25
    özgürlüğü arayan bir savaşçıydı.. tüm yaşamına isyan eden yalnızlıkta bir tek hayallerini hatırlayan. kimse yoktu bu yolda onu takip edecek. ne bir kalp atışı ne de bir düşünce. bazen tüm kazandıklarının aslında birer kaybediş oluğunu fark etmişti. aslında hiç bir şeye sahip olunamayan gerçeklikler sahip olunamayan aşklardı hepsi. aşk neydi ki sanki. otur değince otur, yat değince yat, bekle deyince bekle oyunları mıydı yoksa bir kalp ağırsı mıydı günlerce geçmek bilmeyen...
    ... adam kalp ilacını almak için mutfağa gitmişti. bugün biraz daha sancısı vardı sanki. kedisine baktı yine ona dost edasıyla bir şeyler anlatmaya çalışıyordu. sonra tekrar koltuğuna kuruldu bir sigara yaktı. düşüncelere daldı. tutarsızdı bugün tüm düşleri ve hayalleri. özgürlüğü düşünüyordu. tek yapması gerekenin buralardan alıp başını gitmek olduğunu biliyordu. peki ya arkada bıraktıkları? ya onlar onu bırakmazsa ne olacaktı? özlemişti bazı duyguları adam. özlemiş ve yutkunamaz anlatamaz olmuştu zihnindekileri. özlemişti bir çok şeyi ama özledikleri ondan çok çok uzaktalardı artık. okyanusa karışmış bir toprak olmuştu hikayesini tamamlamayı beklerken. ama içinde bir soğukluk o hikayenin hiç bir zaman tamamlanamayacağını söyler gibiydi. bir gün dönecekti özgürlüğü * onu beklerken ferhatın şirini aradığı gibi ölecek miydi adam. adamsın sen be sen nasıl yıkılırsın... ayakta dik duracaksın sağlam ve umut dolu bekleyeceksin. yakamozları hayal edeceksin, daha yaşayacak çok anının olduğunu hayal edeceksin. bir gün o toprağın okyanustan çıkışını hayal edeceksin. bir gün dalgalar onu karaya vuracak plajlarını yaratacak yeryüzünde, kumdan kaleler yapacak kız çocukları. yine kalbi sıkışıyordu adam... adam korkuyordu be can kırığı. adam ağlıyordu be vicdansız hayat. adam yok oluyordu artık. sesini duyan bir tek kendi vardı.

    bekle... iyi uykular küçük soğan... bir gün senden güzel bir ölümsüzlük yaratacağım ben. bir gün senden aşk yaratacağım hiç gitmemecesine. sevgi karemelaları besteleyeceksin bir gün kulağıma. sabah uyandığımda güneşim olacaksın. özgürlüğüm olacaksın yok olsam da ben bu dünyada... sen yeryüzünü aydınlatacaksın gülüm. sen beni yazacaksın o plajda dalgalar bile senden korkacak...

    seni seviyorum gülüm...
    (masterdick ?, 31.01.2012 07:57)
  5. biz cennetten atılan meleklerdik... ağlar mısın benim için?
    (masterdick ?, 31.01.2012 08:00 ~ 08:06)
  6. 06.04 okumak isterdim ama uykum geldi cok uzun kısmetse yarın
    (poker face ?, 31.01.2012 08:05)
  7. neymiş bakıyım okuyim bi
    (inata inat ulan ?, 31.01.2012 08:05)
  8. @9 güzel bir betimlemeymiş. beğendim bunu şuku sana hacım *
    (masterdick ?, 31.01.2012 08:10)
  9. hayranlıkla okudum helal çaça şuk
    (inata inat ulan ?, 31.01.2012 08:19)
  10. @12 teşekkür ederim çaça eyvallah teveccühünüz.
    sanırım başka başlıklara yazamıyorum artık kilitlendim bu başlığa. bir adam var ve onun anıları var anlatılmak istenen.. belki kendisi bile bilmiyor öykülerini ve hayallerini. cennetten atılmış bir melek o...
    (masterdick ?, 31.01.2012 08:24)
  11. 15.35
    ..hiç bir zaman dönmeme ihtimali var dediler. her kafadan bir ses

    çıkıyordu artık. aklını umutsuzluğa bağlamak istemiyordu ama her geçen

    zaman onu biraz daha deliliğe sürüklüyordu. uykuları olmayan hedefleri

    olmayan bir zombi gibiydi cennetten atılan melek.."adam kendini toprala

    artık.." kimseyi duymaz gönlünü mühürlediği lanet olasıca dünayaya. kimse

    inanmıyordu ona kimse inamıyordu yaşadıkları aşka. hatta öyle birinin

    varlığından bile şüphe ediyordu herkes. adam hasta oluyurdu artık. gün

    geçtikçe eriyip biten kalbine engel olamıyordu. sekizinci gündü.. onun

    sesine onun gönlüne hasret kaldığı koskoca sekizinci gün. hayalleri vardı

    yaşanacak birlikte tüm geçmişi bırakıp özgürlüğe yolculuk yapacaklardı.

    kimse umurlarında değildi ne geçmişleri ne sorumlu olduğu bireyler. "sen

    benim hayatımın merkezisin kadın" sen benim yoldaşımsın... artık uykular

    haram, düşünceler çirkef, hayaller cehennem, aşk yalandı.. yalvarıyordu

    tanrıya "tek bir ses" ona ait tek bir şey göster diye. tanrı kalbini

    işaret etti cennetten atılan meleğine. "hükümdarlığımı bırakıp sen de bir

    insan oldun meleğim. artık aşkı ve beraberinde gelen acısını çekmekte

    özgürsün" melek ağlıyordu hiç tatmadığı bir şeyi tadarak. melekler

    ağlamazdı melekler acı çekmezdi.. artık o da bir adamdı ve acı

    çekebiliyordu. dünyaya düştüğünde tek bir şeyi fısıldıyordu herkesin

    kulağına "lütfen dön... "
    (masterdick ?, 31.01.2012 17:56)
  12. ..bir insanın hayattaki yaşam damarlarını nasıl kesersiniz? kendisini eve kapatarak mı yoksa toplumdan kendisini soyutlayarak mı. hiç birisi aşk ve sevgi kadar etkili değildir bana göre. günlerce dört duvar arasından çıkmazsın kaygıların yoktur, sorumlulukların yoktur. birileri seni seviyordur veya aşıktır beklemeyi bilir. günlerce mutlusundur o küçücük ortamda. kimin sorduğu kimin seni merak ettiği çok da umrunda değildir. peki ya tek bir şeyi kaybedersen? en değerli mücevherini kaybedersen bir anda yok olursa gözlerinin önünden? o dört duvar insana zindan gibi gelmez mi insana?

    insan olmak.. insan olabildik mi acaba bizler. işinden evine, evinden işine, okuldan eve evden okula haftasonu bir kaç sinema veya kafe gezmesine veya arkadaşlarınla lak lak yaptığın ortamlara. şöyle düşününce ne kadar sınırlı geliyor insana yaşadığı hayat. uzaktan baktığınızda bir bahçenin ancak çitleri kadardır hayatımız. o çitlerin dışına hiç bir zaman çıkamayız. insan olmak ne zor zanaattır beyler. aşık olmak da işin içine girince acıları kalbinin bir köşesine kazırsın. onları bir tek sen bilirsin başkası göremez o acı kırıntıları. o kırıntıları toplarken yenileri eklenir ve yeniden bir yenisi eklenir. amacı bile belli olmayan eşsiz bir duygudur bu oysa ki. işte aşık olunca o çitlerin dışına taşmak ister insan. taşabildiği kadar aşık olur. gidebildiği kadar özgürdür. ama hep bir düşünce geride bıraktıklarını özlemler acaba diye. bazen terk edemez insan tutunduklarını. ailesini terkedemez, anılarını terk edemez, yaşanmışlıkları terkedemez. korku içini kaplar birden aşkı uğruna tüm bunları göze alabilir mi. o çiti aşabilir mi diye. bu ne korkudur ki bazen hiç geri dönmez sana...

    yaşlı adam toprak kokusuna hasret kalmış ağaçlık bir ormanda bir barakada yaşıyordur. bir büyü dükkanıdır burası. yaşlanmıştır artık tek gerçekliği insanlara bir hediye sunmaktır, karşılığında onlardan bir şey aldığı. her bir istek her bir dilek bir aldanıştır ona göre. çünkü karşılığında mutlaka onlardan karakteriyle ilgili bi şeyi talep eder. bir gün masum bir çiçek gelmiştir dükkanına. "selam yaşlı adam umarım sizi meşgul etmiyorumdur" yaşlı adam gözlüklerin üzerinden hoş bir edayla çiçeğe bakar ve "hoş geldin küçüğüm" der. çiçek çok heyecanlanır "ben bir dilek dilemek istiyorum" hay hay der yaşlı adam gülümseyerek. çiçek "aşık olmak istiyorum" der. yaşlı adam göz ucuyla tonton bir şekilde küçük çiçeğe bakar ve "karşlığında senden cesaretini alırım" der. çiçek düşünür cesaretim olmasa ne olacaktır ki der içinden nasıl olsa kararımı verdim aşık olunca cesarete ihtiyacım kalmayacak ki der. ve yaşlı amcanın teklifini kabul eder. yaşlı amca için bu alışveriş günün en karlı işidir. küçük çiçek büyü dükkanından ayrılır ve yollara koyulur aşkını bulmak için. bir gün gerçek aşkı bulur ona deliler gibi aşık olur tabi ki aşkı da ona deliler gibi aşıktır. tek istekleri bir an önce yva kurmaktır. bir gün aşkı ona sevgiyi fısıldar kulağına aşkı ve gerçekliği öğretir. küçük çiçek heycanlanmıştır nutku tutulur ve kendini serbest bırakır ama bir sorun vardır ki hiç bir şey için cesareti yoktur küçük çiçeğin.. zaman geçer ve bunun huzursuzluğunu yaşamaya başlar sevdiği kişiye bunu anlatmak ister ama engeller kendisini. buna bile cesareti yoktur çünkü korkuyordur. her düşünce her kalp atışı ona ağrı veriyodur zaman gelir bir gün sevdiğinin yanından kaçar o toprakları terk eder. sevdiği onu günlerce, aylarca arar ama ne bir ses ne bir soluk vardır küçük çiçekten. gün gelir çiçek umudunu yitirmiştir aramaktan. ormanlık bir alanda yönünü şaşırmış bir şekilde ordan oraya savrulmuştur. çiçek bir baraka görmüş ve kapıyı çalıp içeri girmiştir. çok halsiz ve takati kalmamıştır artık ölümü bekleyen mavi bir kelebek gibi. girdiği baraka yaşlı amcanın büyü dükkanıdır. yaşlı amca hemen çiçeği içeri alır ve ona bir bardak su verir. "ne oldu sana çiçek" der meraklı bakışlarla yaşlı amca. çiçek hikayesini anlatır yaşlı amcaya. yaşlı amca yine gözlüklerin üstünden çiçeğe bakar ve "sana yardım edebilirim çiçek" der ama "karşılığında senden bir şey almalıyım" çiçeğin ölümü bile unutup "lütfen" "lütfen bana minik çiçeğimi bul" der "ne istersen veririm sadece onu bir kere göreyim" yaşlı adam "fazlası olabilir çiçek, aşkını sonsuza dek yaşabilirsin" der. "senden sadece geçmişini istiyorum" der yaşlı adam. çiçek düşünür geçmişim olmasa ne olabilir ki der içinde. dileği kabul olursa sonsuza dek aşkı yaşacak ve huzura erişecektir nasıl olsa. biraz düşünür ve kabul eder yaşlı adamın teklifini. yaşlı adam "artık gidebilirsin aşkını bulacaksın kutsal çiçek" der. çiçek barakadan ayrılır ayrılmaz içinde bir huzur kaplar geçmişine ait hiç bir şey yoktur artık. ne aşık olduğu küçük çiçek ne de yaşadığı yer hepsi silinmiştir. yeni bir toprak bulmuş ve orada hayatını sürdürmeye başlamıştır çiçek eskiye ait artık hiç bir şey yoktur. tek düşüncesi bahar geldiğinde hafif kuzeyden esen ılık rüzgar ve sabaha karşı yapraklarına doluşan çiğ damlacılarını hissetmektir. aşkı yaşamı olmuştur artık. bir gün çiçek güneşe izlerken minik bir çıtırıdı duydu. uzaktan küçük ve halsiz bir çiçek ona doğru yaklaşıyordu. küçük çiçek ona doğru baktı ve yıllar önce korkudan yanından gittiği ve kalbinde onu her saniye yaşadığı sevdiği çiçeği gördü. çok sevinmişti sonunda yine kader onların yollarını birleştirmişti. ama bir farklılık vardı artık sevdiği çiçek onu tanıyamadı. ne kadar acıdır ki aşkı uğruna geçmişini yaşlı adama teslim etmişti çiçek. sevdiği çiçeğe yaklaştı minik çiçek "benim" dedi. "yıllar önce korkularım yüzünden seni terkeden tek sevdiğin kişi" "özür dilerim" çiçekte tepki yoktu tek bir şey hatırlamıyordu geçmişe dair. minik çiçek onun omuzan dayandı ve gözlerini kapadı göz yaşları yapraklarından süzülüyordu. "yeniden başlayabiliriz" dedi minik çiçek. o gün yeni bir aşk doğdu terkardan. güneşin huzurunda bedenlerini teslim edip göğe yükseldiler ve sonuza dek aşık oldular. o gün bugündür çiçekler sadece bahar aylarında açar ve bedenlerini toprağa teslim ederler...
    (masterdick ?, 01.02.2012 05:01)
  13. 05.56

    ... bugün senin için bir kadeh vokta içtim gülüm. daha doğrusu hala içiyorum yalan söylemeyeceğim. ilk defa sek votkanın tadının bu kadar güzel olduğunu fark ettim. boğazımdan aşağıya acı bir hikaye gibi akıp gidiyor. aşk bu kadar acımasız mı tanrım?
    (masterdick ?, 01.02.2012 07:59)
  14. 03.45

    bugün biraz daha uzaklaştı sesin. biraz daha acıyı benimsedi ruhum. afyonu patlamamış karabasanlar gibiydi seni aradığım zamanlar. deli düşüncelere kendimi teslim edilişiydi. dostlara anlatamadığım harflerdi kelimeleri meydana getiremeyen. bugün biraz daha uzaklaştın bana. fotoğraflarına baktığımda neden yabancı gibi duruyorsun... neden kalbim üşüyor gülüm. anlaşılan bugün de uyku yok bana. gaea umutsuzluğa yelken açıyor artık. sigaralar ardı arkası kesilmeden okyanusta bir o yana bir bu yana savruluyorum. rotam yok artık. tek düşündüğüm seni çok özlediğim...
    (masterdick ?, 03.02.2012 05:38)
  15. yıl olmuş 2012 hala günlük tutan var
    (rutubetetkisi ?, 03.02.2012 05:39)
  16. 22.50

    sabahın ilk ışıklarıyla uzun zamandır ilk defa yatağımdan kalkmıştım. dün gece evime arkadaşım gelmiş bir şişe absolut u enerjiyle devrmiştik. biliyorum sevgilim sen de seversin absolut u. saçma sapan kara dedeler diye bir film koyup kafamızı siktik. saatlerce bombok bir sohbetin içine girdik. neymiş efendim yaşadığımız onca şey kimsenin umurunda değilmiş, ailelerden tut da aşklara kadar yaşananlar yalan hayallermiş. senden bahsettim arkadaşıma. hatta bir ara siyah laleyi okuttum ona hiç umulmayacak bir tepkiyle çocuk ağlamaya başladı. yani anlayacağın dün gece çok da normal geçmedi benim için. bazen konuşmak ister de konuşamaz ya insan işte ben konuşamadım seni anlatamadım bir türlü. bahsedecek o kadar çok şey olduğu halde hiç bir şeyi anlatamamanın karmaşası içinde gidip geliyordum. daha sonra mide ağrısıyla kendimi yatağıma yatıp sızmışım. biliyorsun alkol bana yaramıyor midem pek kaldırmıyor bu olayı.
    sabah 9 gibi güneşi gördüm ilk defa kalktım elimi yüzümü yıkadım denize mama verdim. bana aç gözlerle bakıyordu zaten mama kabında pek yemek kalmamıştı. daha sonra simitçiye gidip iki tane simit aldım eve gelip kahvaltı yaptım. kahve makinemi kaldırdığım için ananas suyunun zevkine varmaya çalıştım. böyle de güzel oluyormuş aslında. uzun zamandır kahvaltı da yapmıyordum vesile oldu biraz sabah erken kalkmak. daha sonra biraz sözlükle ilgilenip yine projelere daldım bir kaç saat onlarla uğraştım durdum. daha sonra sokak kapısı çaldı, biliyorsun 15-20 gün önce amerikadan sipariş ettiğim flugelhorn vardı o gelmişti. kargocuyu görünce çok mutlu oldum. sadece gümrük vergisi canımı sıktı biraz o kadar. sonra günümün yarsını o enstrumanı çalmakla harcadım. gerçekten jazz üzerine harika bir aletti. kutusunu filan görsen sen de çok seversin. ayrıca bi kaç fotoğraf çekip sana fotoları göndermek istiyorum. hala klasik müzik dinliyor musun bilmiyorum ama tony guerrero unun midnight diye bir parçası var mutlaka dinlemelisin muhteşem bir şey. daha sonra öğleden sonra panın labirentini koydum dvd ye tek başıma filmi tekrar izledim. aklıma film müzikleri geldi her zamanki gibi. oradaki küçük kızın hayalinde kurduğu dünya ve senin hayallerindeki dünyayı örtüştürdüm. sigara üzerine sigara yaktım film boyunca. kanaat getirdim ki panın labirenti bence dünyanın en iyi filmlerinden biri. kurgusu, hikayesi ve görüntüler bir çok filme taş çıkaracak cinsten. film faslı bittikten sonra 2 gün boyunca süren diş ağrımı geçirmek için çin yağı filan kullandım. dayanılacak gibi değil azı dişlerimden biri resmen beynime delik açıyorlarmış gibi rahatsız etti günlerce. çareyi çin yağını basmakta buldum bir süre idare etti fakat sonra yine ağrıyınca ağrı kesici içmek zorunda kaldım. şimdi daha iyiyim sevgilim. akşam oldu yine başbaşa kaldım kendimle. düşlere daldım eski entrylerine baktım. zaten pek yazamıyorum son zamanlarda bu başlık bana daha sıcak geliyor ve korunaklı geliyor nedense. gecenin karanlığı yine yaklaşıyordu. yalnızlık içimi her sardığında seni düşünüyorum o düşlerde. yalnız olmadığımı anladığım tek anlar bu zamanlar oluyor. biliyorum ki beni bir yerlerde hala düşünüyorsun. bugün de sesini duymadan geceyi bitireceğim. üzülmüyorum artık biliyor musun acıya da alıştım sayende. aklıma türlü delilikler gelse de biraz daha bekleyeceğim bunları gerçekleştirmek için. şimdi gidiyorum sevgilim beni her hatırladığında gaea nı düşün bir yerlerde mutlaka seni sayıklıyordur kesin...
    (masterdick ?, 05.02.2012 01:35)
  17. 02.20

    tam 28 gün... gidişinin tarihi o günkü gibi beynime kazınıyor her geçen gün. en son ne zaman bu başlığa uğramıştım tarihe bile bakmadan yazıyorum şimdi. 28 gündür değişen tek şey dediğin ruhumun erozyona uğramasıydı gülüm. sanırım geleceği hep görüyordun sen. belki bütün psikolojini şu an düzeltmiş ve yeni aşklara bile yelken atmışsındır bilmiyorum. benim kalbimde hiç bir şey değişmedi acımasızca. mart ayı yaklaştıkça kalbime daha fazla hançer saplanıyor. sensizlik bu kadar zor olmamalı be unutamadığım. neden acı çekiyorum? neden yüzün bulanıklaşıyor? neden sesini hatırlayamıyorum artık? bazı günler uykumdan kalkıp sesini duyar gibi oluyorum. o an gözlerimden bir yaş dökülüyor yastığıma. kimseye söyleyemiyorum bunu. resmen palyaço gibi insanlara sahte gülücükler dağıtıyorum. bu başlık benim başlığım aşkım benim günlüğüm.. kimsenin aramıza girmesini istemiyorum o yüzden buradayım.. yüzüm palyaço gibi gülerken hep bir göz yaşı akıtıyorum yüreğime. hepsi birikti artık taşıyamıyorum bu yükü. bu ağrıyı hiç bir zaman taşıyamayacağım...

    günlerim hep aynı kanepede uyanarak geçiyor. bazen yatağıma gidip uyumak istiyorum fakat yine o içimdeki korkuyu aşamıyorum bir türlü. iş konularına gelecek olursak her şey yolunda sevgilim. ileride daha da iyi olacak. hala sigara içiyorum fakat artık camel black yerine white kullanıyorum daha hafif olduğu için. ciğerlerimde problem olduğu için ve sabahları öksürerek uyanmamak için mecbur kaldım ligth içmeye. alkole başladım neredeyse her gece bir iki kadeh votka içiyorum beni rahatlatıyor çünkü. son günlerde diş problemim vardı onu da bugün atlattım gibi kanal tedavisi yaparak sanırım 3 seans daha gidecekmişim doktor resmen ameliyet etti beni problemli geçti ilk seans. ama diş ağrımdan şu an için biraz da olsa kurtuldum. flügelhorn u hala çalışıyorum. sanırım bu işe heves sardım yakında bir kaç jazz gurubu ile bir yerlerde çıkıp çalmak istiyorum. onun dışında ailemle 1 hafta önce barıştım biliyorsun problemleri senden sonra ciddi bir tartışma yaşamıştık uzunca bir zaman görüşmemiştik. mutfakta 2 haftalık birikmiş bulaşıklar vardı bugün sabah kalkıp onları yıkadım ve mutfağın o boktan görüntüsü ortadan kalkmış oldu. yarın da belki ortalığı süpürüp temizleyeceğim. sonra bazı şeyler oldu anlamsız senin deyiminle ruhum erozyona uğradı. bundan hiç bahsetmek istemiyorum. bazı günler elim telefona gidiyor seni aramak istiyorum ama cesaret edemiyorum yine o telefonun kapalı olduğunu görmek istemiyorum çünkü. bazı günler evime arkadaşlarım geliyor yalnız kalmamak için. denizle aramız iyi hayvan da benimle birlikte hayata uyum sağlamaya başladı. tüm gün bir koltuğa geçip uyuyor. genelde akşamları müzik dinliyorum klasik albümlerimi açıp bir mum yakıp oturuyorum salonda. bir sigara yakıp düşüncelere dalıyorum duvarlara yansıyor mumun o sessiz gölgesi. duvarda şekiller oluşuyor o şekillerden bir hayat kuruyorum bir düş.. bu düşte sen ben ve göz yaşlarımız var. bu aşkın hiç mi acısız olanı yok deriz ya. sanırım yok ama acını seçmekte özgürsün diyor ilahi tanrı. tanrı bana sensizliği mühürledi kalbime. tek bildiğim bu. belki bir gün kalbine kulak verirsin oradan sana seslendiğimi duyar beni hatırlarsın ve benimle konuşursun...
    (masterdick ?, 19.02.2012 04:39)
  18. UYARI BU BAŞLIĞI AÇAN VE DEVAM ETTiRMEYEN SAYIN YAZARA:YAZ AMINA KORUM HERGÜN BAKMAKTAN YAZIYORMUSUN DiYE KONSANTRE OLAMIYORUM SÖZLÜĞE

    ÖZET:YAZ SiKERUN *
    (cuppesizhoca ?, 10.03.2012 06:14 ~ 06:15)
  19. yazıcam da çaça ne yazacağım. anılar o kadar karman çorman ki beynimde şu an. yazacak çok şey var ama kelimeleri toparlayacak bi beyin yok :(
    (masterdick ?, 10.03.2012 06:19)
  20. en çok acıtanlardan başla çaça acılar dile sürülmeden dinmez sürekli söyle bağır çağır emin ol sözcüklerle birlikte acılarında sıradanlaşıcaktır.
    (cuppesizhoca ?, 10.03.2012 06:22)
/ 2

© 2025 - inat sözlük uludağ sözlük

'inat sözlük' rüyadır. bedenin terk etse de ruhun burada kalır. bir interaktif sözlük çalışmasıdır. inat sözlük sözlük spot tematik sözlük servisi ile üretilmiştir. sözlükler yöneticilerinin sorumluluğundadır, www.sozlukspot.com sözlüklerin içeriklerinden sorumlu tutulamaz.